Güçlü Olmak

Güçlü Olmak post thumbnail image

      Uzun bir yolculuğun ardından Kadriye, Millî Eğitim Bakanlığına ulaşmıştı. Bakanlığın giriş kapısının önü geniş bir alandı. Burada okul arkadaşlarıyla karşılaştı. Arkadaşlarına atama çağrıları gelmişti, ama Kadriye’ye çağrı ulaşmamıştı. Tarif edilemez duygular içindeydi. Çağrı neden gelmemişti? Anlam vermiyordu. Avluda arkadaşları özlem gideriyordu, kafası karmakarışıktı. Sevdiği arkadaşları ona ilk defa sıkıcı gelmişti, onların söylediklerini dinlemeden onaylıyordu.

      Avludan Güven Parktaki güvercinleri seyre dalmıştı. Hava soğuktu, üşümüştü güvercinler, karınlarını doyurmak için uçuşuyorlardı. Buğday satan yaşlı adama takıldı gözleri, arkadaşlarına hiçbir şey söylemeden yanına gitti, buğday alıp güvercinleri yemledi. Daldı gitti uzaklara; yaşamak uğruna verilen mücadeleyi değerlendirdi, zorlukları düşündü bir de kendi çıkmazını. Hayalleri büyüktü, idealistti, çocuklara bilgiler verecekti. Yanına gelen arkadaşları söze nasıl başlayacaklarını bilemiyordu, kelimeler boğazlarında düğümleniyordu. Teselli sözleri içindeki soğuk fırtınaları durduramıyordu. Gözleri dolmuştu, arkadaşlarına sırtını dönerek yalnız kalmak istediğini belirtti. Kendi dünyasında kalakaldı, titriyordu soğuktan, elleri uyuşmuştu. Saatine baktı, mesai başlamıştı. Oturduğu banktan kalktı, bakanlığın giriş kapısına doğru yürüdü. İçeri girdiğinde görevli, alanlara göre kuranın çekileceği saati ve yeri bildiriyordu. Kendisine telgraf gelmediğini söylediğinde Personel Atama Genel Müdürlüğüne yönlendirildi. Müdürlüğe çıktı, genel müdür yardımcısının adı dikkatini çekti. Lise matematik öğretmeninin adıydı, tesadüftür diye düşündü. Sekreter genel müdürün ve yardımcılarının kura çekimine gideceklerini belirtti, bugün görüşmesinin mümkün olmayacağını söyledi. Bunun üzerine geriye bakarak yürümeye başladı. İçinde bir umut vardı, belki kapı açılır, derdini söyleyiverirdi. Düşündüğü gibi olmadı, bakanlığın önünde buldu kendini. “Madem yetkililer kurada olacaklar, orada beklemeliyim” düşüncesiyle kuranın çekileceği okula gitti. Bütün adaylar kura çekmeye girdi. Kadriye dışarda tek kaldı. Okulun karşısında bulunan bir kafede oturdu, bekledi. İlkindi vaktine yakın adaylar, sevinç içinde çıktılar. Kuralarını çekip görev yerlerini öğrenmiştiler. Gidecekleri yerlerle ilgili konuşuyorlardı. Oysa sınıfın başarılı öğrencisiydi, görev alıp alamayacağını bilemiyordu. 12 Eylül’den hemen sonra başlayan güvenlik soruşturmasına mı takılmıştı? Düşünmek dahi istemiyordu, olaylara hiç karışmamıştı. Okulun kapısında bekledi, bir yetkili çıktı. Kendi öğretmeni tahmin ettiği Genel Müdür Yardımcısını sordu, birazdan çıkacağını öğrendi. İçinden öğretmeni olması için dua ediyordu, hiç olmazsa atanamamasının gerekçesini yetkili bir ağızdan öğrenecekti. Birkaç dakikalık bekleme çok uzun gelmişti. Dışarı çıkan matematik öğretmeniydi. Çok sevindi. Karşısına dikildi öğretmeninin, tanıyıp tanımadığını sordu, öğretmeni öğrencileri numaralarını aklında tutardı:

      ─ 275 Kadriye, çok sevindim seni gördüğüme kızım, hoş geldin.

      ─ Hoş bulduk hocam, dedi. Durumu anlattı, bakanlığa gitmek için yola koyuldular. Yolda giderken öğretmeni sekiz yıl önce tayin olup Ankara’ya geldiğini, üç yıl önce de bakanlığa atandığını anlattı. Bakanlığa girdiler, öğretmeni sekreterinden başvuru dosyalarını istedi. Dosyalar geldi, öğrencisinin başvurusunu buldu ve belgeye eklenen 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunun 48. Maddesi b fıkrasına göre ataması uygun görülmemiştir yazısını okudu. Bu madde kurumun aradığı niteliği taşımamaktı. Bu durumu hayallerinde öncü olduğu öğrencisine söylemek çok zordu, derin bir hüzünle söyledi. Bu dönemde atanmasının mümkün olamayacağını belirtti,

      ─ Siyasal döneme geçildiğinde görevine başlayabilirsin, dedi. Siyasi dönemin ne zaman geleceği belli değildi. Öğretmenine verdiği bilgilerden dolayı teşekkür etti, müsaade istedi, vedalaşıp bakanlıktan çıktı. Dışarı çıktı, hava çok soğuktu, fakat soğuğu hissetmiyordu.

      Morali çok bozulmuştu, neden sakıncalı olmuştu? Çözemiyordu. Okul günlerini gözden geçirdi, yaptığı herhangi bir yanlış bulamadı. Kızılay’ın caddelerinde yürürken haksızlığa uğramayı sindiremiyordu. Büyük bir hayal kırıklığı yaşamıştı. Umutlarını yok eden bu dönem elbet sona erecekti. Derin yarasını iyileştirmesi gerekiyordu. Güçlü olmalıydı, dimdik ayakta durmalıydı. Engeller her zaman olacaktı, mücadeleden asla vazgeçmeyecekti. Bu düşünceler rahatlatmıştı genç kızı. Arkadaşlarıyla sözleştikleri yerde buluştular, bir müddet sohbet ettikten sonra:

      ─ Otobüsüm kalkacak arkadaşlar, Allahaısmarladık, dedi. Kalktı, terminale gitti. Memleketinde atamasının yapılmayışını anlatmak zor olacaktı, kendi kendine:

      ─Her gecenin bir sabahı var kızım, dedi.

Haluk Yeşiltepe

Öğretmen - Yazar - Şair at MEB
Yazıları ve şiirleri üreten Haluk Yeşiltepe 1960 yılında Ankara’da doğdu. 1966 yılında ilkokula başladı. İlkokulu, ortaokulu ve liseyi Bulancak’ta bitirdi. Trabzon Fatih Eğitim Enstitüsü Türkçe Öğretmenliği Bölümünden 1980 yılında mezun oldu. İlk şiirini 1974 yılında yazdı. Mahalli gazete ve dergilerde, şiirlerini ve yazılarını yayımladı. Öğretmen olarak Yozgat’ta, Giresun merkezde, Bulancak ilçesinde çalıştı. Mesleğine devam etmektedir.Evli ve iki kızı vardır.
Haluk Yeşiltepe

Latest posts by Haluk Yeşiltepe (see all)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

ilgili yazı

BaşarıBaşarı

      İkinci dönemin ilk haftasıydı, öğretmen tahtada işlem yapıyordu. Gözleri sessiz, iyi huylu, dersleri zayıf olan Ali’ye takıldı. Her zaman olduğu gibi öğrencisi dalgındı. Öğretmen, dersi anlayıp anlamadığını sordu. Ali anlamadım,

BELDENİN ÖFKESİBELDENİN ÖFKESİ

Selâm verdiğinde kısılan gözleri, sıkılan dişleri, bükülen dudakları görürdü, başlar hafiften sallanarak yere bakardı, ahalide kızgın boğanın öfkesi vardı sanki! Anlam verememişti, neden selâmına karşılık bulamadığına? Göreve başlama yazısını imzalarken

KorkuKorku

İki kafadar oyuna dalmıştı. Akşam ezanını duyunca geç kaldıklarını fark ettiler. Nasıl gideceklerdi? Eve giden yol patikaydı ve ağaçlıktı. Karadeniz köylerinden biri olduğu için birkaç km yolda iki, üç ev