Göçün bir belde halkında yarattığı telaşı, yirmi altı yıl sonra kaleme almak istedim. Esenli’nin insanlarıyla görevim nedeniyle altı yıl birlikte yaşadım. Birlikte güldük, birlikte ağladık, ramazan ve düğün sofralarını bölüştük. Oradan tayin olup ayrıldığım yılları benden daha iyi hesaplayan öğrencilerime ve sevenlerime bu satırları yazmak istedim. Esenli’nin tarihine ışık tutar belki.
Esenli’de sevgiyle coşan yüreklere,
Buğdayı un edip ekmek pişirenlere,
Yaz kış esmerleşen sevgi dolu yüzlere,
Sevgili öğrencilerime, selam olsun.
Gelingüllü Barajının suları tutulmuştu. Sonbahar mevsiminin sonlarıydı. İstimlaktan yüklü para alan belde halkının bir kısmı Ankara, Yozgat ve Sorgun’a göçtü. Geride kalanlar yeni yerleşim yerine göçmeye başladı. Ahali ayrılışın hüznüyle gözyaşlarını tutamadı. Sevinçleri, mutlulukları, acıları, emekleri, her kerpicine terini karıştırdıkları evleri, ellerini nasırlaştıran tarlaları, kabirleri sularla kaybolacaktı. Katip babasının mezarını taşımak istedi, cansız beden kuru havanın etkisinden sekiz yıl ilk günkü gibi duruyordu. Bu olay kasabalıyı ürküttü, mezar taşıma bu olayın ve inancın etkisiyle pek yapılmadı. Yeni yerleşim yerinde devlet tarafından yapılan evler teslim edilemedi. Eve yazılmayanların alelacele yapmak zorunda kaldıkları evlere göç üzerine göç yapıldı, evlerde bir taraftan inşaat devam ediyordu. Taşınılan yer tepede olduğundan su yoktu, elektrik ve telefon bağlanamadı. Yatmaya yer arıyorduk. Eşimi ve kızımı Bulancak’a gönderdim. Petrol ofisinin bekçi odasında 15 gün kadar işletme sahiplerinden Doğan Gökoğlu’yla kaldım, ardından eşyalarımı bir odasına sıkıştırdığım Talip Barış’ın evine taşındım. İki üç evin göçü vardı, eşyalar bütün odalara istif edilmişti. Bir kanepeye zorla yer bularak yatma yerimi ayarladım, sobanın etrafını açmak için hayli uğraştım. Dışarıdan su taşıyarak temizlik işlerini yapmak zorundaydım. Yemek yapmaya uygun ortam yoktu. Kahvaltıyla karnımı doyuruyordum. Baraj kapaklarının kapatılmasından Dr. Yüksel Mengüç ve ben etkilendik. Sağlık ocağı personeli Akif bize içli yaptırırdı, açlıktan olacak sevmediğim içlileri harika bulurdum.
İlkokul boğa damının lojmanına, ortaokul şantiye barakasına ve Köy Hizmetleri karavanlarına taşındı. Karavanı sınıf yapınca öğrenciler kendi aralarında, şakşak otobüsünün yolcuları, derlerdi. Öğretmen arkadaşlarımız tayin isteyip gittiler. Üç öğretmenle üç şubede derse girdik. Karavana soba kurmamız mümkün değildi, balık istifi ders yaptık. Kar yağdığında dudaklarımız mosmordu, ellerimiz buz gibiydi, ayaklarımız uyuşuktu, öğrenciler bu şartlarda derslerini ihmal etmedi. Barakada ise kapı aralığından içeri kar giriyordu, birtakım malzemelerle önlem almaya çalışmamız yetmiyordu, Bozok Platosunun fırtınası önlemlerimizi savuruyordu. Barakada yine de şanslı sayılırdık, çünkü sobamız vardı. Kışın sert geçtiği bu bozkırda üç ay mücadele ettik, kar tatillerinden habersiz eğitimi ve öğretimi sürdürdük. Yetkililer uğradığında bize ve kasaba halkına çözüm bulamıyordu, Kaymakam Necmi Kurt’un dertlerimizi dinlerken gözlerinin yaşardığını gördüm. Devletin yaptığı evlerin içinde inşaat çalışmaları sürüyordu. Eksik olsa da evler kaymakamın girişimiyle teslim edildi. Evlerin verilmesiyle okulu bir eve taşıdık. Odalar küçük olduğundan nefes kokusundan midelerimiz ağzımıza gelirdi, bahar geldiğinden camları açtık, az da olsa rahatladık.
Kasabalı kendilerine teslim edilen evlere taşındı. Ben de Abdullah Saraç’ın evine taşındım. Elektrik ve telefon bağlandı, su bir yıl sonra geldi. Yollar karın erimesiyle çamur deryasına döndü, ayakkabılarımızı çamurdan zor çektik. Baharla belde tekrar şantiyeye dönüştü, bir yandan eksik kalanlar tamamlanmaya başladı. Okulu Esenli’nin yetiştirdiği Sanayici Bilal Şahin yaz döneminde tamamlayıp teslim etti. 1994’te yeni yapılan okulda göreve başladık. Yeni öğretim yılında 12 öğretmen geldi. Bilal Şahin beldeyi ilçe yapmak için lise, hükümet konağı, valiliğe misafirhane, barajda yüzer restaurant, cami, Atatürk Anıtı, yolu döşetme, saat kulesi, at heykeli gibi eserleri yaptı. Esenli’den ayrıldıktan sonra Bilal Şahin’in bu tür eserleri devam ettiğini duydum. Baraj verimli toprakları kapladığından genç nüfus büyük kentlere rızık aramaya gitti. Nüfusun azalması beldenin köy olmasını getirdi. Kamulaştırmadan ele geçen paraları değerlendiremeyen kasabalı tepelerdeki verimsiz topraklara kaldı. Dört yıl önce Tuğrul Saraç’a taziyeye gittiğimde ilçe adayı kasaba; neşesini yitirmiş, çocuk seslerinin duyulmadığı, lisenin kapandığı, ilkokulun ve ortaokulun taşımayla açık kaldığı küçük bir köydü artık. Esenli’den ayrıldığımda eşimle şu düşünceleri paylaştık: “Ülke ekonomisine destek veren bu verimli topraklar; sularla örtülünce kendi çocuklarını, gurbet ellere yollamıştı.”
Haluk Yeşiltepe
Latest posts by Haluk Yeşiltepe (see all)
- KARANLIK SONA ERECEK - Haziran 10, 2024
- Duvardan Geçmek - Mayıs 30, 2024
- Geldi Cennet - Mayıs 8, 2024